KKÜ İTBF. Felsefe Bölümü +90 318 3574242 Dahili: 4114 sarp_mustafa@hotmail.com

Modern çağ gevezelik çağdır. 
Modern çağ, kişisel beni yok ederek, kişilik dışı bir iletişim ortamı ortaya çıkarmıştır. Artık bu iletişim ortamında insan, hiç kimse olan bir kimsedir. Yani ‘Anonim’dir.

 

Modern İnsana Karşı Tepki

     Kierkegaard’ın yaşadığı çağı da eleştirdiği görülmektedir. Yaşadığı çağ, esasen tefekküre sahip fakat tutkudan yoksundur (32) ve tutkusuz bir çağın hiçbir değer yargısı yoktur. O, modern ya da yaşadığı çağı, duyarsız ve miskin olarak nitelendirmekte ve bu özellikleriyle komediye benzediğini ifade etmektedir. (33) Modern nesli, tembelliğe sapmış olarak nitelendirir. Yeni nesil, dünya hayatına saplanmış kalmış durumdadır.(34) Onlarda herhangi bir ciddi anlamda kararlılık ve eylemlilik görmek mümkün değildir. “Yeni şeyler kurup eskilerini deviren, gittiği yerlerde bir şeyleri yükseltip yıkarak fırtına gibi esen” (35) tutkulu bir çağın aksine, düşünceli ama tutkusuz olan modern çağ, bunun tam tersini yaparak; bütün eylemleri engelleyerek bastırmaktadır. 

     Modern çağı, “özünde makul düşünce izi taşıyan tutkusuz bir çağ” (36) olarak ifade eden Kierkegaard’a göre yaşadığı çağda kitle durumuna yönelme söz konusudur. Bu durumu, ‘Kamu’ ve ‘Kamuoyu’ kavramlarıyla ifade etmeye çalışmaktadır.

     Kamu, tutkusuz bir çağın ürünüdür.(37) O’na göre Kamu, her şeyin aynı seviyeye indirilmesini sağlayan ve her şeyi kucaklayan ama aslında hiçbir şey olan bir şey, bir hayalettir(38). O, birçokluk (39), “bütün kişisel teması yasaklayan bir hayalettir”.(40) 

     Kamu, seviyesizleşmeyi de ifade etmektedir. “Seviyesizleşmenin düzenli çalışması için bir hayalete, bir soyutlaşamaya ihtiyaç vardır; bu da kamuoyudur”(.41) Bu açıdan ‘Kamu’yu üreten modern çağ, insanın bireyselliğini ortadan kaldıran bir etkiye neden olmaktadır. ‘Ben’i, yani kişisel beni, yok etmek, modern çağın trajedilerinden biridir. Artık insanlar yoktur; kamuoyu sayesinde insan, hiç kimseye ait olmadığı halde herkese ait olan bir duruma düşmüştür.(42) Kamu ile çoğunluk içerisinde eriyen ‘kişisel ben’, kalabalık haline gelerek ‘anlamsız halk’lar haline gelmiştir.(43)

     Yaşamın anlamının unutulduğu ve bireyin kitle içinde eridiği bu dönem, geveze insanların çağdır.(44) Bunun temeli de kamuya dayanmaktadır. Çünkü kamuoyu, kendi yapacak bir işi olmadığından başkalarının yaptıklarına ilgi duymakta ve böylece hakkında konuşacağı bir şeyler bulmaktadır. Seviyesizleşmenin ya da bir başka ifadeyle değersizleşmenin başladığı nokta burasıdır.(45) Modern çağ bu açıdan her şeyin konuşulduğu bir çağ olarak görülmektedir; bu ise susmakla konuşmak arasındaki hayati farkı ortadan kaldırmak demektir, işte bu farkın ortadan kaldırılması ise Kierkegaard tarafından ‘Gevezelik’ olarak tanımlanır.(46) Modern çağ gevezelik çağdır. 

     Kierkegaard, yaşadığı çağı sahtekâr bir çağ olarak nitelendirir.(47) Çünkü modern çağ, kişisel beni yok ederek, kişilik dışı bir iletişim ortamı ortaya çıkarmıştır. Artık bu iletişim ortamında insan, hiç kimse olan bir kimsedir. Yani ‘Anonim’dir.(48) Kierkegaard düşüncesinde Anonim insan ile anonim bir ürün arasında hiçbir fark yoktur. Nasıl ki bir anonim şarkı, herkesin kullandığı fakat herhangi bir kimsenin sahip olmadığı bir özellikteyse Modern çağın ürünü olan Anonim insan da aynı niteliktedir. İnsanın, Anonim insan olarak, kalabalık ya da anlamsız halk içersinde, kişiliği yok edilmiştir. Modern “çağın en temel yoksunluğu kişiliğin yok edilmiş olmasıdır”(49). Böyle bir çağda hiç kimse, kişilik olmaya cesaret edememektedir.(50) Kişilikten yoksun bir insan, kendi eylemlerini ve karlılığını ortaya koyamayacağından; başkalarını taklit ederek insanlaşır.(51) Taklit ise sahteliği, sahtelik de yaşadığı çağın sahtekâr bir çağ olduğunu göstermektedir.

    Kierkegaard’ın Modern çağa yönelik eleştiride bulunduğu bir diğer husus ise ‘prensip’ kavramıdır. Modern insan, davranışlarını prensiplere dayandırarak gerçekleştirmektedir. Bunu yapmak zorundadır; çünkü tutkudan yoksun bir çağda yaşayan tutkusuz bir niteliğe sahiptir. Tutku gücüyle yapması gereken şeyleri, böyle bir güce sahip olmadığından prensip gereği yapar. Kişi, davranışını prensip gereği gerçekleştirir fakat onu yapan kendisi değil; prensiptir. Modern insan, böylece sorumluluktan kaçan, tutkusuz, heyecandan yoksun bir insan olarak karşımıza çıkar. Prensip gereği yapılan tüm davranışlar, göstermelik niteliktedir. Böylece modern çağda insanlar, prensip gereği hareket ederek, kamu içinde kendi kişiliklerini yok ederek, ‘Anonim’ insan haline gelirler.(52)

 

------------------------------------

  • 33 Kierkegaard, Kahkaha Benden Yana, çev. Nedir Çatlı, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2005,  s.238.
  • 34 A.g.e., s.235.
  • 35 A.g.e., s.247.
  • 36 Kierkegaard, Günlükler, s.302. 37 A.g.e., s.305.
  • 38 Kierkegaard, Kahkaha Benden Yana, s.253.
  • 39 A.g.e., s.254.
  • 40 A.g.e., s.255.
  • 41 Kierkegaard, Günlükler, s.305.
  • 42 A.g.e., s.427.
  • 43 A.g.e., s.419.
  • 44 Vefa Taşdelen, a.g.e., s.36.
  • 45 Kierkegaard, Günlükler, s.304.
  • 46 Kierkegaard, Kahkaha Benden Yana, s.260–263.
  • 47 Kierkegaard, Günlükler, s.341.
  • 48 A.g.e., s.352.
  • 49 A.g.e., s.771.
  • 50 A.g.e., s.771.
  • 51 A.g.e., s.493. 

 

  • Kierkegaard, Soren, Kahkaha Benden Yana, çev. Nedir Çatlı, İstanbul, Ayrıntı Yayınları, 2005.
  • Kierkegaard, Soren, Günlüklerinden ve Makalelerinden Seçmeler, çev. İbrahim Kapalıkaya, İstanbul, Anka Yayınları, 2005
  • Taşdelen, Vefa, Kierkegaard'da Benlik ve Varoluş, İstanbul, Hece Yayınları, 2004.